• 8 Eylül 2024
  • admin
  • 0

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a Göre Taksitle Satış Sözleşmesi

A. Tanımı ve Hukuki Niteliği taksitle satış sözleşmesi, satış bedelinin en az iki taksitle ödendiği ve malın veya hizmetin, sözleşmenin düzenlendiği anda teslim veya ifa edildiği satış türü olarak ifade edilmiştir.

TKHK, taksitle satış sözleşmesinde, malın önce teslimi ve taksitlerin sonra ödenmesi ilkesini katı bir biçimde uygulanmamaktadır. İstisnai olarak da TBK’nin ön ödemeli taksitle satış sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanmasına ilişkin olarak TKHK m. 21/1 hükmünde düzenlemeye yer vermektedir. Söz konusu belirleme, TKHK’nin taksitle satış sözleşmesi düzenlemesi ile TBK’nin ön ödemeli taksitle satış sözleşmesine ilişkin hükümlerinin uygulama alanına da esas teşkil etmektedir. Nitekim TKHK’de ön ödemeli taksitle satış sözleşmesine ilişkin düzenlemeye yer verilmemiştir. Ön ödemeli konut satış sözleşmeleri ise TKHK m. 40 vd. hükümlerinde düzenleme altına alınmıştır

Diğer hususlar MADDE 21- (1) Tüketicinin taşınır bir malın satış bedelini önceden kısım kısım ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen ödenmesinden sonra satılanı tüketiciye teslim etmeyi üstlendikleri ve ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmeler hakkında Türk Borçlar Kanununun ön ödemeli taksitle satış hükümleri uygulanır.

TKHK’nin 83/1. maddesinde de ifade edilmiş olduğu üzere, sonra yürürlüğe giren özel kanun olması dolayısıyla, TKHK’de taksitle satış sözleşmesine ilişkin düzenleme bulunmayan hallerde, TBK’nin taksitle satış sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulama alanı bulur.

Taksitle satış sözleşmesi, satış türleri içerisinde veresiye (kredili) satışın bir çeşidi olup; tam iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliğine sahiptir ,veresiye satışlarda da satılan mal, bedel ödenmeden teslim edilir. Ancak, taksitle satış sözleşmesi, ayırıcı özelliğini, bedelin birden fazla vade ile kısımlara ayrılarak ödenmesinde gösterir

B. Unsurları

Taksitle satış sözleşmesinin unsurlarını; sözleşmenin konusunu belirli mal veya hakların oluşturması, sözleşme bedelinin birden fazla vade ile kısım kısım ödenmesinin kararlaştırılması ve tüketicinin taksitleri ödemesinden önce satıcının/sağlayıcının malı teslim etmesi veya hizmeti ifa etmesi olarak belirlenmesi mümkündür

1. Sözleşmenin Konusunu Belirli Mal veya Hakların Oluşturması

,

I. Taksitle satış

1. Tanımı, şekli ve içeriği

MADDE 253- Taksitle satış, satıcının, satılan taşınırı alıcıya satış bedelinin ödenmesinden önce teslim etmeyi, alıcının da satış bedelini kısım kısım ödemeyi üstlendikleri satıştır.

Taksitle satış sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz

başkasının taşınmazı üzerine yapılan kulübe ve baraka gibi hafif binalar ve hayvanlar[23] taksitle satış sözleşmesinin konusunu oluşturabilir[24]. Diğer yandan, hakların da taksitle satış sözleşmesine konu olması mümkündür[25]. Bu sebeple, alacak hakları, fikri ve sınaî haklar ile kıymetli evraklar bakımından taksitle satış hükümleri uygulama alanı bulur[26]. Diğer yandan, hizmet ibaresine yer verilmemiş olsa da eBK bakımından olduğu gibi[27], TBK m. 263/1 hükmünde aynı ekonomik amaçla yapılan işlemler hakkında da taksitle satış hükümlerinin uygulanacağı belirtildiğinden, eser, vekâlet ve komisyon gibi iş görme edimlerinin taksitle satış sözleşmesine konu olabileceği kabul edilmektedir[

Yargıtay içtihatları ile taşınır hükmünde olduğu kabul edilen, tapuya kayıtlı olmayan taşınmazların ise taksitle satış sözleşmesine konu edilmeleri mümkündür

Taşınır mallar tkhk a girer , taşınır mal ise :

TKHK 3-h : h) Mal: Alışverişe konu olan; taşınır eşya, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi malları,

TKHK 3-d ye göre e, hizmetin bir ücret veya menfaat karşılığında yapılması ya da yapılmasının taahhüt edilmesi gerekir. Ücretsiz veya karşılıksız olarak gerçekleştirilen hizmetin varlığı, TKHK kapsamında değerlendirilmez,

Taksitle satış sözleşmesinin söz konusu olabilmesi için en az iki taksidin kararlaştırılmış olması gerekir,

4. Tarafların hak ve borçları

a. Peşinatı ödeme borcu ve sözleşmenin süresi

MADDE 256- Alıcı, peşin satış bedelinin en az ondabirini en geç teslim anında peşin olarak, satış bedelinin geri kalan kısmını da sözleşmenin kurulmasını izleyen üç yıl içinde ödemekle yükümlüdür.

TKHK kapsamında taksitle satış sözleşmesinin söz konusu olabilmesi için de en az iki taksidin varlığı aranacaktır. Hükmün gerekçesinde de ifade edilmiş olduğu üzere, vadeler arasındaki sürelerin aynı olması gerekmediği gibi taksit tutarlarının birbirine eşit olması da aranmaz[57]. Ödemenin tüketici tarafından kısım kısım yapılması yeterlidir.

TKHK Diğer hususlar

MADDE 21- (1) Tüketicinin taşınır bir malın satış bedelini önceden kısım kısım ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen ödenmesinden sonra satılanı tüketiciye teslim etmeyi üstlendikleri ve ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmeler hakkında Türk Borçlar Kanununun ön ödemeli taksitle satış hükümleri uygulanır.

Malın teslimi veya hizmetin ifa edilmesinden önce yapılan ödemeler de taksit niteliği taşır

TKHK’nin genel kanundan sonra yürürlüğe giren özel kanun niteliği taşıması[58] ve ayrıca TKHK m. 83’te belirtildiği üzere, TKHK’de hüküm bulunmayan hallerde genel hükümlerin uygulanacak olması nedeniyle, sözleşmenin süresine ilişkin söz konusu TBK m. 256/1 hükmü, TKHK kapsamındaki taksitle satış sözleşmeleri bakımından da uygulama alanı bulur. Bu nedenle, TKHK kapsamındaki taksitle satış sözleşmelerinde de taksitlerin sözleşmenin kurulmasını izleyen üç yıl içinde ödenmesi gereki

3. Tüketicinin Taksitleri Ödemesinden Önce Satıcının/Sağlayıcının Malı Teslim Etmesi veya Hizmeti İfa Etmesi

TKHK bakımından, aşağıda ifade edileceği üzere, durum farklı olmakla beraber, sözleşme bedelinin taksitler halinde; fakat tümünün, malın teslimin veya hizmetin ifasından önce ödendiği durumlarda da taksitle satış sözleşmesi varlık kazanmaz[63]. Bu durumda, bir taksitle satış sözleşmesinden değil, ön ödemeli taksitle satış sözleşmesinden bahsetmek gerekir

TBK m. 273/2 hükmünde ise satılanı devir süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan taksitle satış sözleşmesinde alıcı, satılanın devrinden önce ödemeleri yapmakla yükümlü ise ön ödemeli taksitle satış sözleşmesine ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla uygulanacağı ifade edilmiştir.

TKHK’nin 21/1. maddesi uyarınca, konusunu taşınır malların oluşturduğu, satış bedelinin önceden kısım kısım ödenmesinin, satılanın ise bedelin tamamen ödenmesinden sonra tüketiciye tesliminin üstlenildiği ve ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmeler bakımından TBK’nin ön ödemeli taksitle satış sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulama alanı bulur.

Sadece satış bedelinin önceden kısım kısım ödenmesi ve bedelin tamamen ödenmesinden sonra satılanın teslim edilmesi, TBK’nin ön ödemeli taksitle satış sözleşmesine ilişkin hükümlerinin uygulanması için yeterli değildir. Aynı zamanda tüketicinin ödeme süresi, bir yıldan daha uzun veya belirsiz olmalıdır. Bu bakımdan hükümde yer alan şartların birlikte gerçekleşmesi aranır. Satış bedelinin önceden kısım kısım ödenmesi ve satılanın daha sonra teslimi söz konusu olsa da ödeme süresi bir yıl veya bir yıldan daha kısa süreli ise TBK’nin ön ödemeli taksitle satış sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulama alanı bulmaz. Örnek olarak, tüketicinin bir bilgisayarı, peşinatın ödenmesinden sonra sekiz aylık sürede taksitler ile ödeyeceği ve satıcının bilgisayarı taksitlerin ödenmesinden sonra teslim edeceği kararlaştırılmış olması halinde, süre bir yıldan kısa olduğu için TBK’nin ön ödemeli taksitle satış sözleşmesine ilişkin hükümleri tatbik edilmez. Bu halde, TKHK’nin taksitle satış sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır

Ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan konusunu bir hizmetin ifa edilmesinin oluşturduğu sözleşmeler bakımından, TBK’nin ön ödemeli taksitle satış sözleşmesine ilişkin hükümlerinin TKHK m. 21/1 hükmüne dayanılarak uygulanması imkânı yoktur.

A .Kişi Bakımından Uygulama Alanı

a TKHK m. 4/1 gereği, kanunda yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen sözleşmeler ile uygulamalar/bilgilendirmeler, en az on iki punto büyüklüğü ile hazırlanmalı ve bunların bir nüshası kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilmelidir.

Temel ilkeler

MADDE 4- (1) Bu Kanunda yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen sözleşmeler ile bilgilendirmeler en az on iki punto büyüklüğünde, anlaşılabilir bir dilde, açık, sade ve okunabilir bir şekilde düzenlenir ve bunların bir nüshası kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilir. Sözleşmede bulunması gereken şartlardan bir veya birkaçının bulunmaması durumunda, eksiklik sözleşmenin geçerliliğini etkilemez. Bu eksiklik sözleşmeyi düzenleyen tarafından derhâl giderilir.

Tüketici, tüketimi gerçekleştiren kişidir[77]. Tüketici sıfatının kazanılabilmesi için sözleşme yapıldığı anda ticari veya mesleki olmayan bir amaçla hareket edilmesi gerekir[78]. Diğer bir ifade ile tüketici, sözleşme konusunu kendi ihtiyaçlarını gidermek için kullanan veya tüketen; elde etmiş olduğu malı tekrar piyasaya sürmeyen ve tamamıyla kendi ihtiyaçları için kullanmak ve yararlanmak amacı takip eden nihai kişidir[79]. Bu çerçevede sözleşme konusu mal, tekrar satışa sunulmak, iktisadi bir mübadele ilişkisine dâhil edilmek, gelir elde edilmek üzere veya ticari amaç için kullanılarak, olduğu gibi veya işlenerek bir başkasına satılmak ya da gelir elde etmek üzere devredilmek amacıyla alınmamaktadır. Malın alınmasında amaç, özel ve nihai kullanımdır[80]. Diğer yandan, mal alımı ya da hizmet sağlanmasında karma amaçla hareket edilmemesi aranır. Karma amaçla hareket edilmesi, mal alımı ya da hizmet sağlanmasında, hem kişisel ihtiyaç hem de ticari ya da mesleki faaliyetin yürütülmesi amacını ifade eder[81]. Dolayısıyla burada alıcı, kısmen kendi kişisel ihtiyacının giderilmesi amacıyla, kısmen de ticari veya mesleki amaçla hareket etmektedir. Karma amacın varlığı halinde, tüketici sıfatına sahip olunamayacağı kabul edilir.

Ticari iş karinesi uyarınca, bir tacirin tüm işlemleri, ticari nitelik taşır ve madde metninde gösterilen ttk m 19 1 hallerde sadece gerçek kişi tacirin ticari olmayan işlemleri ortaya çıkabilir ve gerçek kişi tacir, tüketici sıfatını taşıyabilir[83]. Ticari işletme işletmeyen dernek ve vakıflar da tüketici sıfatı taşıyabilir[84]. Amacına ulaşmak amacıyla, ticari işletme işleten dernekler ve vakıflar ise tacir sayılırlar[85] (TTK m. 16/1). Tüzel kişi tacirlerin, tüketici sıfatına sahip olup olamayacakları ise tartışmalıdır. TTK m. 16/1 hükmü gereğince, ticaret şirketleri tacir sıfatına sahiptirler. TTK m. 21/1’de belirtilen istisnaların, sadece gerçek kişi tacirler için öngörülmüş olduğu ve tüzel kişi tacirlerin yaptıkları tüm işlemler ticari nitelik taşıdığından; diğer bir ifade ile özel ya da adi nitelikte işlemleri olamayacağından, tüketici sıfatı taşımalarının mümkün olmadığı kabul edilir[86]. Yargıtay uygulaması da bu yöndedir.

TKHK hükümleri kapsamı dışında kalan taksitle satış sözleşmeleri hakkında, TBK hükümleri uygulama alanı bulur. Bunlar, alıcının ve satıcının tacir olduğu veya ticari ya da mesleki faaliyet kapsamında hareket etmekte olduğu satışlar; alıcının tüketici sıfatıyla hareket ettiği, satıcının ticari ya da mesleki faaliyeti dışında hareket ettiği satışlar; alıcının tacir olması veya ticari ya da mesleki faaliyeti kapsamında hareket etmesi yanında, satıcının, ticari ya da mesleki faaliyeti kapsamında hareket etmediği taksitle satışlardır.

Finansal kirlaam sözleşmeleri bakımından TKHK hükümleri uygulanacaktır m 17 ye göre.

Zatıf tarafı koruma amaçlı olarak TKHK hükümleri geriye etkilidir.

  1. Taksitle Satış Sözleşmesinin Bağlı Olduğu Şekil Genel anlamıyla şekil, iradenin açıklanmasına ve beyan olarak dışarı vurulmasına yarayan aracı ifade eder. TBK’nin 12. maddesi uyarınca, bir sözleşmenin geçerliliği, kanunda açık olarak ifade edilmediği sürece herhangi bir şekle bağlı değildir. Dolayısıyla kural, şekil serbestisidir.

Taksitle satış sözleşmesinin geçerliliği için yazılı şekil şartına yer verilmiştir[ TKHK (4) Bu Kanunda düzenlenen sözleşmelere istinaden tüketiciden talep edilecek her türlü ücret ve masrafa ilişkin bilgilerin, sözleşmenin eki olarak kâğıt üzerinde yazılı şekilde tüketiciye verilmesi zorunludur. Uzaktan iletişim aracıyla kurulan sözleşmelerde ise, bu bilgiler kullanılan uzaktan iletişim aracına uygun şekilde verilir. Bu bilgilerin tüketiciye verildiğinin ispatı sözleşmeyi düzenleyene aittir.

TKHK’nin 17/3. maddesinde de taksitle satış sözleşmesinin yazılı olarak kurulmadıkça, geçerli olmayacağı öngörülmüştür.

17 (3) Taksitle satış sözleşmesi yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmaz. Geçerli bir sözleşme yapmamış olan satıcı veya sağlayıcı, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri süremez.

Söz konusu yazılı şekil, adi yazılı şekildir ve şekil zorunluluğu, emredici niteliktedir.

TBK 14/1. maddesi hükmü uyarınca yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin imzalarının bulunması zorunludur. Bu bakımdan taksitle satış sözleşmesinin her iki tarafça imzalanması gerekir.

Şekle aykırılık halinde, taksitle satış sözleşmesi geçerli olmaz. Diğer yandan TKHK m. 17/3 hükmünde, geçerli bir sözleşme yapmamış olan satıcı veya sağlayıcının, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri süremeyeceği öngörülmüştür. 4077 sayılı TKHK’de yer almayan, söz konusu hükmün gerekçesinde de sözleşmenin yazılı olarak düzenlenmesinin satıcı veya sağlayıcının yükümlülüğünde olduğu ve yükümlülüğünü yerine getirmeyen satıcı veya sağlayıcıya sözleşmeyi geçersiz kılma hakkı verilmediği belirtilmiştir.

Bu çerçevede, taksitle satış sözleşmesinin şekle aykırı olmasına bağlanan yaptırım kesin hükümsüzlük niteliğinde değildir. r. Kesin hükümsüzlük, kural olarak, tarafların icazeti, sürenin geçmesi veya edimlerin ifasıyla hukuka aykırılığın sonradan ortadan kalkmasıyla da sağlık kazanamaz. Kesin hükümsüz bir işlem yapıldığı andan itibaren geçersizdir; hukuki sonuç doğurmaz. Tarafların kesin hükümsüzlük yaptırımına bağlanan işlemi şartları mevcutsa tekrar geçerli şekilde yapmalarına ise elbette kural olarak engel yoktur. Kesin hükümsüzlük yaptırımı, taraflar ileri sürmese de mahkemece re’sen dikkate alınır. İşlemin kesin hükümsüzlüğünün ileri sürülmesi ise bir itiraz teşkil eder. Prensip itibariyle hükümsüzlüğü ileri sürmek de bir zamanaşımına bağlanmış değildir. Hatta kesin hükümsüzlükle batıl bir hukuki işlemden hukuki çıkarları (hakları) zarar gören üçüncü kişiler de kesin hükümsüzlüğü ileri sürebilirler. Bu nedenlerle, taksitle satış sözleşmesinin şekle aykırılığına bağlanan yaptırım, esnek (kendine özgü) geçersizlik yaptırımı çerçevesinde değerlendirilmelidir.

Buna göre satıcı/sağlayıcı, sözleşmenin geçersizliğini ileri süremez. Tüketici geçersizliği ileri sürebilir ve bu, bir itiraz teşkil eder. Hâkim, sözleşmenin geçersizliğini, tüketici lehine olarak kendiliğinden göz önünde bulundurur.

TKHK 4 (2) Sözleşmede öngörülen koşullar, sözleşme süresi içinde tüketici aleyhine değiştirilemez.

Bu bakımdan, sözleşme bedeli, malın teslimi veya hizmetin ifası tarihi gibi sözleşme koşullarının tüketici aleyhine olarak değiştirilmesi mümkün değildir.

TKHK m. 4/5 hükmü uyarınca da tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir.

TKHK’de sınırlı ehliyetsizlerin taksitle satış sözleşmesi akdetmesi bakımından bir düzenleme içermemektedir. TBK’nin 254. maddesinde ise “Ayırt etme gücüne sahip bir küçük veya kısıtlı tarafından yapılmış olan taksitle satış sözleşmesinin geçerliliği, yasal temsilcinin yazılı rızasına bağlıdır. Bu durumda rızanın, en geç sözleşmenin kurulduğu anda verilmiş olması gerekir.” düzenlemesine yer verilmiştir. TKHK m. 83’te belirtildiği üzere, TKHK’de hüküm bulunmayan hallerde genel hükümlerin uygulanacak olması nedeniyle, yasal temsilcinin rızasına ilişkin söz konusu TBK m. 254 hükmü, TKHK kapsamındaki taksitle satış sözleşmeleri bakımından da uygulama alanı bulur. zin ve icazetin verilmesinin herhangi bir şekle bağlı olmadığı ve yapılmış bulunan sözleşme, belirli bir şekle bağlı olarak yapılmak zorunda olsa da rıza verilmesinin şekle bağlı olmadan gerçekleştirilebilir.Taksitle satış sözleşmesinin sonradan verilecek icazet ile geçerli hale getirilmesi mümkün değildir.En geç sözleşmenin kurulduğu anda, yazılı şekilde rızanın verilmiş olması bir geçerlilik şartı olarak belirlenmiştir. Bu yönüyle TBK hükmüne uygun bir rızanın mevcut olmaması durumunda, sözleşme kesin hükümsüzlük yaptırımına tabi olur.

Cayma hakkı

MADDE 18- (1) Tüketici, yedi gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin taksitle satış sözleşmesinden cayma hakkına sahiptir.

(2) Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmiş olması yeterlidir. Satıcı veya sağlayıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür.

(3) Satıcı cayma süresi içinde malı tüketiciye teslim etmişse tüketici, malı ancak olağan bir gözden geçirmenin gerektirdiği ölçüde kullanabilir; aksi takdirde tüketici cayma hakkını kullanamaz. Cayma hakkı süresi sona ermeden önce, tüketicinin onayı ile hizmetin ifasına başlanan hizmet sözleşmelerinde de tüketici cayma hakkını kullanamaz.

(4) Tüketicinin satıcıyı bulduğu finansal kiralama işlemlerinde cayma hakkı kullanılamaz.

TKHK’de her ne kadar “cayma hakkı” terimi kullanılmışsa da esas olarak, hükümde tüketiciye tanınmış bulunan hak “geri alma hakkı” niteliğindedir.TBK’nin taksitle satış sözleşmesine ilişkin 255. maddesinde de alıcının geri alma hakkı düzenleme altına alınmıştır.

3. Sözleşmenin hüküm ve sonuçlarını doğurması ve geri alma açıklaması

MADDE 255- Taksitle satış sözleşmesi, alıcı bakımından, taraflarca imzalanmış sözleşmenin bir nüshasının eline geçmesinden yedi gün sonra hüküm ve sonuçlarını doğurur. Alıcı, bu süre içinde irade açıklamasını geri aldığını satıcıya yazılı olarak bildirebilir. Bu haktan önceden feragat edilemez. Geri alma bildiriminin sürenin son gününde postaya verilmiş olması, sonuç doğurması için yeterlidir.

Satıcı geri alma süresi içinde malı alıcıya devretmişse alıcı, malı ancak olağan bir gözden geçirmenin gerektirdiği ölçüde kullanabilir; aksi takdirde sözleşme hüküm ve sonuçlarını doğurmuş olur.

Alıcının geri alma hakkını kullanması hâlinde, kendisinden cayma parası istenemez.

TBK m. 255 hükmünde alıcının, taraflarca imzalanmış sözleşmenin bir nüshasının eline geçmesinden itibaren yedi gün içinde irade açıklamasını geri aldığını satıcıya yazılı olarak bildirebileceği öngörülmüştür. TKHK m. 18/1’de, tüketicinin, yedi gün içinde geri alma hakkını kullanabileceği belirtilmiş ise de sürenin başlangıç anı gösterilmemiştir. TKHK’nin 4/1. maddesi ile TKHK’de yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen sözleşmeler ile bilgilendirmelerin bir nüshasının kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verileceği belirtilmiştir. Tüketicinin geri alma hakkını kullanabilmesi için sözleşme şartlarının neler olduğu değerlendirmesi ve ona göre kararını verebilmesi için yedi günlük geri alma hakkını kullanma süresi, sözleşmenin bir nüshasının tüketiciye verilmesinden itibaren başlatılmalıdır. Nüsha kelimesi, birbirinin tıpkısı olan yazılı şeylerin her biri anlamına gelir[152]. Sürenin başlaması için tüketicinin eline geçecek olan sözleşme nüshasının, sözleşmenin her iki tarafınca imzalanmış olması gerekir. Fotokopi, nüsha yerine geçemez[153] ve her iki tarafça imzalanmamış bir nüshanın veya formüler bir sözleşme örneğinin tüketiciye verilmesi, sürenin başlaması için yeterli olmaz. Burada sözleşmenin taraflarca imzalanmış nüshasının alıcıya verilmiş olduğu, satıcı tarafından ispat edilmek durumundadır.

Geri alma hakkı, tek taraflı bir irade beyanı ile kullanılan, bozucu yenilik doğuran hak[155] niteliğine sahiptir.Geri alma hakkı karşı tarafın beyan veya işlemine gerek kalmaksızın neticelerini doğurur ve bir kez kullanılmakla geri dönülemediğinden, yeniden bir sözleşme yapılması gerekir.

TBK’nin 253/3-8. maddesinde, geri alma hakkının taksitle satış sözleşmesinin yazılı içeriğinde yer alması gerektiği belirtilmiştir.

TKHK’nin 18/2. maddesinde satıcının/sağlayıcının, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlü tutulmuştur. Tüketici bilgilendirilmemişse yedi günlük süre işlemeye başlamaz.

TBK’nin 255/1. maddesinde, geri alma hakkının kullanıldığını, satıcıya yazılı olarak bildirmesi gerektiği belirtilerek, yazılı şekil, geçerlilik koşulu olarak tayin edilmiştir[157]. TKHK’de ise geri alma hakkının kullanılması bir şekle bağlı tutulmamıştır

Tüketici, geri alma hakkını herhangi bir şekle uymak zorunda olmaksızın sözlü olarak da kullanabilir. Ancak geri alma hakkının kullanıldığının ispatı, tüketiciye aittir. Bu nedenle geri alma hakkının noter marifetiyle, iadeli taahhütlü mektup vasıtasıyla ya da telgraf ile satıcıya/ sağlayıcıya bildirebilmesi veya yazılı geri alma bildirimini, teslim aldığına dair imzası karşılığında, satıcıya/sağlayıcıya teslim etmesi ispat zorluğunun aşılmasını sağlar. Diğer yandan, geri alma bildiriminin sonuç doğurabilmesi için yedi günlük süre içerisinde satıcı/sağlayıcıya yöneltilmesi gerekir. Bu nedenle, örnek olarak posta yoluyla yapılmış bir geri alma bildiriminin, yedi günlük süre içinde satıcının/sağlayıcının eline geçmesi şart değildir. Bu yönüyle belirlenmiş bulunan yedi günlük süre, hak düşürücü niteliğe sahiptir

TKHK m. 18/1’de öngörüldüğü üzere, tüketici taksitle satış sözleşmesinden doğan geri alma hakkını herhangi bir gerekçe ileri sürmek zorunda olmaksızın ve cezai koşul ödemeksizin serbestçe kullanabilir. Hükümde açıkça ifade edildiği üzere, geri alma hakkının kullanılması nedeniyle satıcı, alıcıdan herhangi bir bedel talep edemez ve aksi yöndeki sözleşme hükümleri de kesin hükümsüz olur.

Yedi günlük sürenin kısaltılması mümkün değilse de tüketici lehine olmakla uzatılması mümkündür

Ayrıca cayma hakkı süresi sona ermeden önce, tüketicinin onayı ile hizmetin ifasına başlanan hizmet sözleşmelerinde de tüketici cayma hakkını kullanamaz.

Ancak tüketicinin sözleşmeyle bağlılığı yedi günlük sürenin, geri alma hakkının kullanılmadan tamamlanmasıyla ortaya çıkar. Bu yönüyle belirtilen süre içerisinde, taksitle satış sözleşmesi askıda olup, sözleşmenin akıbeti belirsiz durumdadır. Bu nedenle henüz askıda olan taksitle satış sözleşmesine dayanarak, alıcı ve satıcı birbirinden edimlerin ifasını talep edemezler. Yedi günlük süre içerisinde tüketici, geri alma hakkını kullanmayarak sürenin tamamlanmasıyla, sözleşmeyle bağlı olur ve taksitle satış sözleşmesi, tüketici bakımından da hükümlerini doğurmaya başlar.

4. Tarafların hak ve borçları

a. Peşinatı ödeme borcu ve sözleşmenin süresi

MADDE 256- Alıcı, peşin satış bedelinin en az ondabirini en geç teslim anında peşin olarak, satış bedelinin geri kalan kısmını da sözleşmenin kurulmasını izleyen üç yıl içinde ödemekle yükümlüdür.

Cumhurbaşkanı, satılanın türüne göre peşinat miktarı ile yasal ödeme sürelerini yarıya kadar indirebileceği gibi, iki katına kadar çıkartabilir.[1]

Kanunda belirlenen asgari peşinatı tamamen almaksızın, satılanı alıcıya devreden satıcı, peşinatın ödenmeyen kısmı üzerinde istem hakkını kaybeder.

Peşinattan vazgeçilmesi karşılığında, satış bedelinde yapılacak artırma hükümsüzdür.

Tüketicinin geri alma hakkını kullanmasına ilişkin yedi günlük süre, sözleşmenin bir nüshasının tüketiciye verilmesinden itibaren başlar

Üst sınıra aykırılık halinde söz konusu sözleşme şartının ve sözleşmenin akıbetinin ne olacağı bakımından doktrinde farklı görüşler ileri sürülmüştür. İleri sürülen bir görüş, yasal ödeme süresinin üzerinde bir sürenin belirlenmiş olması halinde, sözleşmenin tamamıyla hükümsüz olacağını kabul etmektedir.3 yıl

TBK’nin 145. maddesinde borçlunun, önceden takastan feragat edebileceği ifade edilmiştir.

IV. Takastan feragat

MADDE 145- Borçlu, takas hakkından önceden de feragat edebilir.

Görüleceği üzere TBK m. 257 hükmü ile genel kurala bir istisna getirilmiştir.

b. Alıcının def’ileri

MADDE 257- Alıcı, satıcının taksitle satıştan doğan alacağı ile kendisinin satıcıdan olan alacağını takas etme hakkından önceden feragat edemez.

Sözleşme bedeli, vadeleri göz önünde tutarak peşin bedelin daha üzerinde bir miktar olarak belirlenir.

TBK m. 96 hükmü ile istisnalar saklı olmak üzere borçlunun edimini vadesinden evvel ifa edebileceği ve kanun veya sözleşme ya da adet gereği olmadıkça, erken ifada bulunulması sebebiyle, indirim yapılamayacağı öngörülmüştür ancak TKHK da buna bir istisna getirilmiştir :

Erken ödeme

MADDE 37- (1) Tüketici, vadesi gelmemiş bir veya birden çok taksit ödemesinde bulunabileceği gibi, konut finansmanı borcunun tamamını erken ödeyebilir. Bu hâllerde, konut finansmanı kuruluşu, erken ödenen miktara göre gerekli tüm faiz ve diğer maliyet unsurlarına ilişkin indirim yapmakla yükümlüdür.

(2) Faiz oranının sabit olarak belirlenmesi hâlinde, sözleşmede yer verilmek suretiyle, bir ya da birden fazla ödemenin vadesinden önce yapılması durumunda, konut finansmanı kuruluşu tarafından tüketiciden erken ödeme tazminatı talep edilebilir. Erken ödeme tazminatı gerekli faiz indirimi yapılarak hesaplanan ve tüketici tarafından konut finansmanı kuruluşuna erken ödenen tutarın kalan vadesi otuz altı ayı aşmayan kredilerde yüzde birini, kalan vadesi otuz altı ayı aşan kredilerde ise yüzde ikisini geçemez. Oranların değişken olarak belirlenmesi hâlinde tüketiciden erken ödeme tazminatı talep edilemez.

Söz konusu düzenleme uyarınca indirim, satış bedelinin kambiyo senedine bağlanmamış olması halinde mümkündür.

c. Satış bedelinin tamamen ödenmesi

MADDE 258- Taksit borcu kambiyo senedine bağlanmış olmadıkça, alıcı satış bedelinin kalan kısmını her zaman bir defada ödeyerek borcundan kurtulabilir. Bu durumda, peşin satış bedeline ilave edilen bedelin ödenmemiş taksitlere isabet eden kısmı, yarısından az olmamak üzere ödeme süresinin kısaltılmasına uygun olarak indirilir.

 Erken ödeme

MADDE 20- (1) Tüketici, borçlandığı toplam miktarı önceden ödeyebileceği gibi vadesi gelmemiş bir ya da birden çok taksit ödemesinde de bulunabilir. Her iki durumda da satıcı veya sağlayıcı, faiz veya komisyon aldığı durumlarda ödenen miktara göre gerekli tüm faiz ve komisyon indirimini yapmakla yükümlüdür.

TBK VE TKHK BİRBİRİNDEN FARKLIDIR BURADA : Bu bakımdan, satıcı/sağlayıcının, erken ödeme halinde indirim yapmakla yükümlü olabilmesi için öncelikle, sözleşme bedelinde faiz veya komisyon ilavesinin mevcut olması gerekir. ANCAK TKHK M 20 YE GÖRE TAKSİT KAMBİYO SENEDİNE BAĞLANSA BİLE ERKEN ÖDEME HALİNDE SATICI VEYA SAĞLAYICI İNDİRİM YAPMAKLA YÜKÜMLÜDÜR.

Diğer yandan, TKHK m. 6/A–4 ve TKHK m. 20 uyarınca tüketicinin, sözleşme bedelinin kalan kısmının tamamını ödemesi yanında; bir veya birden fazla taksit ödemesi halinde de satıcı/sağlayıcı indirim yapmakla yükümlüdür. Bu bakımdan, her iki halde de satıcı, indirim yapmakla yükümlüdür.

Bir taksit tutarından daha az tutardaki ödemelerin ise satıcı/sağlayıcı tarafından kabulü zorunlu değildir.

Tüketicinin peşinat ödeme yükümü, taksitle satış sözleşmesinin bir yapısal unsuru olarak nazara alınmaz.

Temerrüt

MADDE 19- (1) Taksitle satış sözleşmelerinde tüketicinin taksitleri ödemede temerrüde düşmesi durumunda, satıcı veya sağlayıcı, kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu hak ancak satıcı veya sağlayıcının bütün edimlerini ifa etmiş olması, tüketicinin de kalan borcun en az onda birini oluşturan ve birbirini izleyen en az iki taksidi veya kalan borcun en az dörtte birini oluşturan bir taksidi ödemede temerrüde düşmesi hâlinde kullanılabilir. Satıcı veya sağlayıcının bu hakkı kullanabilmesi için tüketiciye en az otuz gün süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması zorunludur.[2]

(2) Muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz, komisyon ve benzeri masraflar dikkate alınmaz.

TBK’nin 259/2 hükmünde ise alıcının taksitleri ödemesinde temerrüde düşmesi halinde satıcının sahip olduğu seçimlik haklar; 1. Muaccel olmuş taksidin/taksitlerin ödenmesini talep, 2. Geri kalan taksitlerin tamamının ödenmesini talep ve 3. Sözleşmeden dönme olarak belirlenmiştir.altta tkhk a göre :

Taksitle satış sözleşmelerinde büyük bir çoğunlukla, taksitleri ödeme zamanı belirlenmiş olacağından, satıcı/ sağlayıcının tüketiciye ihtar çekmesi ve süre vermesi şart değildir[190]. Satıcının gecikmiş taksitin ödenmesini talep hakkı, TBK m. 147 hükmü uyarınca her bir taksitin muaccel olduğu tarihten itibaren beş yıl içerisinde zamanaşımına uğrar[191]. Taksitle satış sözleşmesinde satıcının/sağlayıcının, ifadan vazgeçerek müspet zararın tazminini talep etmek imkânı ise yoktur.

2. Muacceliyet Kaydı ve Geri Kalan Taksitlerin Ödenmesini Talep Hakkı Tüketicinin taksit ödemede temerrüde düşmesi, kural olarak takip eden taksitlerin muaccel olması sonucunu doğurmaz; satıcının/sağlayıcının diğer taksitlerin vadelerini beklemesi gerekir. Ancak taraflar arasındaki sözleşmede yer verilen muacceliyet kaydı ile diğer taksitlerin de muaccel olacağı kararlaştırılabilir. Böylece satıcı/sağlayıcı, her bir taksit için ayrı ayrı işlem ile masraf yapmaktan ve taksitlerin vadesini beklemekten kurtularak, sözleşme bedelinin tamamını bir defada elde etmek imkânına sahip olur

TKHK, 4077 sayılı TKHK ve TBK’den satıcının/sağlayıcının söz konusu hakkını kullanabilmesini farklı şartlara tabi kılmıştır. TKHK’nin 19. maddesinde taksitlerin ödenmesinde temerrüt halinde, kalan borcun tamamının ifasının talep edilmesine ilişkin şartlar belirlendiğinden, TBK’nin 259/2 hükmünde yer verilen buna ilişkin düzenleme uygulama alanı bulmaz.

Satıcının tüm bedeli veya kalan bedelini talep edebilmesi için söz konusu muacceliyet kaydına, sözleşmede yer verilmiş olması gerekir. Söz konusu kayıt sözleşmede açık olarak kararlaştırılmış olmalıdır[196]. Sözleşme bedelinin tamamının muaccelliyet kazanması için şartlar birlikte sağlanmalıdır. Aksi halde sözleşmedeki muacceliyet kaydının varlığına rağmen, satıcı/sağlayıcı ancak ödenmeyen taksitin ödenmesi talebinde bulunabilir ve sadece bu taksitler için icra yoluyla takipte bulunabilir.

Örnek olarak, tüketicinin 20 TL tutarında taksitlerle toplam 600 TL karşılığında bir kahve makinesi almış olduğu halde, sözleşme bedelinin esas alınması halinde en az üç taksit ödemede temerrüde düşmesi gerekir. Kalan borç tutarının esas alınması halinde ise tüketicinin, on taksit ödemesinin ardından, kalan borç tutarı 400 TL olduğundan, iki taksit ödemede temerrüde düşmesi satıcının hakkını kullanmasına imkân sağlar.

Tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidin ödenmesinde temerrüde düşmüş olması şartı bakımından ard arda olmayan taksitlerin ödenmesinde temerrüde düşülmesi muacceliyet kaydının işler hale gelmesini sağlamaz. İki taksit toplamının, kalan borcun onda birine ulaşmaması halinde, bu miktara ulaşacak sayıda taksitin ödenmesinde temerrüde düşülmüş olması aranır.

Dolayısıyla taksitle satış sözleşmesine konulacak olan bir taksidin ödenmemesi halinde, tüm taksitlerin muaccel hale geleceğine ilişkin hükümler geçerlilik taşımaz; ancak kanun hükmünde belirlenmiş bulunan şartların sağlanması ile satıcının/sağlayıcının hakkını kullanması mümkündür. Bu bakımdan muacceliyet kaydı tamamıyla geçersiz olarak kabul edilmez ve muacceliyet kaydının ileri sürülmesi, söz konusu şartlara bağlı kılınarak sınırlandırılır.

Taksitle satış sözleşmesine konulmuş söz konusu muacceliyet kaydının varlığı ve belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde, kalan taksitlerin kendiliğinden muaccel hale gelmesi mümkün değildir. Satıcı/sağlayıcı otuz günlük süre vermek suretiyle muacceliyet ihbarında bulunmalıdır.

SÖZLEŞMEDEN DÖNME

Yukarıda ifade edilmiş olduğu üzere, tüketicinin temerrüdü halinde satıcının/sağlayıcının dönme hakkını kullanması TKHK’de düzenlenmediğinden, TKHK m. 83 uyarınca, TBK m. 259/2’de belirlenen dönmeye ilişkin şartlar TKHK kapsamındaki taksitle satış sözleşmeleri bakımından da uygulanır.

Satıcının/sağlayıcının taksitle satış sözleşmesinden dönmesi:

Satıcının taksitle satış sözleşmesinden dönmesi ile tüketiciye teslim edilmiş bulunan malın kendisine geri verilmesini talep etmek hakkını kazanır.

Olağandışı kullanım sebebiyle değer azalması sonucu malda meydana gelen eskimelerin giderilmesi istenebilir. Olağan kullanım ile meydana gelen eskimeden kaynaklanan zararın giderilmesi, uygun kira bedeli kapsamında sağlandığından, söz konusu taleplerin olağandışı kullanım nedeniyle tazminat içerisinde değerlendirilmesi mümkün değildir.

SONUÇ 4077 sayılı TKHK, 6502 sayılı TKHK ile 28.5.2014 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır. TKHK, taksitle satış sözleşmesine ilişkin olarak, 4077 sayılı TKHK’den, farklı düzenlemelere yer vermiştir. Geçerliliği yazılı şekle bağlanmış bulunan taksitle satış sözleşmesinde, bu şekle uymaması nedeniyle geçerli bir sözleşme yapmamış olan satıcı veya sağlayıcının, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri süremeyeceği tayin edilmiştir. Söz konusu yaptırım, esnek geçersizlik çerçevesinde değerlendirilmelidir. Diğer yandan, tüketicinin, yedi gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin taksitle satış sözleşmesinden cayma hakkına sahip olduğu öngörülmüştür. Yedi günlük süre, sözleşmenin bir nüshasının tüketiciye verilmesinden itibaren başlar. Aynı zamanda tüketici cayma hakkı konusunda bilgilendirilmiş olmalıdır. Aksi halde süre işlemeye başlamaz. Tüketici, cayma hakkını herhangi bir şekle uymak zorunda olmaksızın sözlü olarak da kullanabilir. Ancak geri alma hakkının kullanıldığının ispatı, tüketiciye aittir. Süresi içerisinde kullanılmaması, hakkın düşmesine sebebiyet verir. Söz konusu sürede içerisinde bildirimin satıcı/sağlayıcıya yöneltilmesi gerekir; ancak aynı süre içinde ulaşması aranmaz. Ayrıca tüketicinin, kira süresi sonunda bir malın mülkiyetini edinme zorunluluğunun bulunduğu finansal kiralama sözleşmeleri hakkında da taksitle satış sözleşmesine ilişkin hükümler uygulama alanı bulur. Satıcının/sağlayıcının, kalan borcun en az onda birini oluşturan ve birbirini izleyen en az iki taksidin ödenmesinde tüketicinin temerrüdü yanında, kalan borcun dörtte birini oluşturan bir taksidin ödenmesinde temerrüde düşülmesi halinde de geri kalan taksitlerin ifasını talep hakkını kullanabilmek olanağı getirilmiştir. Söz konusu hakkın kullanılabilmesi için muacceliyet ihbarı ile tanınması gereken süre, 4077 sayılı TKHK’de en az bir hafta; TBK’de en az on beş gün iken TKHK’de en az otuz gün olarak tayin edilmiştir. Satıcının/ sağlayıcının hakkını kullanabilmesi için tüketicinin ödemede temerrüde düşmesi gereken taksit tutarının, toplam sözleşme bedeline göre değil; kalan borç tutarına göre oranlanmak suretiyle hesap edileceği ifade edilmiştir. 4077 sayılı TKHK ve TBK’de ise ödenmeyen tutarın, sözleşme bedeline oranının esas alınacağı öngörülmüştür. Taksitle satış sözleşmesinin zorunlu içeriği, tüketici ile satıcı ve sağlayıcının hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı, erken ödeme ile diğer hususlara ilişkin usul ve esasların ise yönetmelikle düzenleneceği ifade edilmiştir.

TKHK, genel kanun niteliğindeki, TBK’den daha sonra yürürlüğe giren özel kanun niteliğinde olduğundan, TKHK kapsamındaki taksitle satış sözleşmelerine öncelikle uygulanır ve TKHK’de hüküm bulunmayan hallerde ise TBK’nin taksitle satış sözleşmesini düzenleyen hükümleri tatbik imkânı bulur. TKHK’de düzenlenmemiş ancak TBK’de yer verilmiş bulunan; yasal temsilcinin rızası, sözleşme süresi, alıcının def’ileri, taksit ödemede temerrüt nedeniyle dönme hakkının kullanılması ve hâkimin müdahalesinin istenilmesine ilişkin hükümler TKHK kapsamındaki taksitle satış sözleşmelerinde de uygulan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir