ARABULUCULUK İLE ÖDENEN DOSYADA YETERSİZ ÖDEME SEBEBİYLE BAŞVURU YAPILIP TEKRAR TAZMİNAT İSTENEBİLİR Mİ?
Arabuluculuk anlaşmasının hukuki yorumu sizlere kısaca anlatılması akabinde netice kısmında tazminat talebine ilişkin detaylıca bilgi yer almaktadır. Ancak öncelikle arabuluculuk kanunu ve HMK maddelerine değinilecektir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18.maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: Tarafların anlaşması MADDE 18 –
(1) Arabuluculuk faaliyeti sonunda varılan anlaşmanın kapsamı taraflarca belirlenir; anlaşma belgesi düzenlenmesi hâlinde bu belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır.
(2) Taraflar arabuluculuk faaliyeti sonunda bir anlaşmaya varırlarsa, bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler. Dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuşsa, anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, arabulucunun görev yaptığı yer sulh hukuk mahkemesinden talep edilebilir. Davanın görülmesi sırasında arabuluculuğa başvurulması durumunda ise anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilir. Bu şerhi içeren anlaşma, ilam niteliğinde belge sayılır.
(3) İcra edilebilirlik şerhinin verilmesi, çekişmesiz yargı işidir ve buna ilişkin inceleme dosya üzerinden yapılır. Ancak arabuluculuğa elverişli olan aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda inceleme duruşmalı olarak yapılır. Bu incelemenin kapsamı anlaşmanın içeriğinin arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup olmadığı hususlarıyla sınırlıdır. Anlaşma belgesine icra edilebilirlik şerhi verilmesi için mahkemeye yapılacak olan başvuru ile bunun üzerine verilecek kararlara karşı ilgili tarafından istinaf yoluna gidilmesi hâlinde, maktu harç alınır. Taraflar anlaşma belgesini icra edilebilirlik şerhi verdirmeden başka bir resmî işlemde kullanmak isterlerse, damga vergisi de maktu olarak alınır.
(4) (Ek: 12/10/2017-7036/24 Md.) Taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır. (Ek: 12/10/2017-7036/24 Md.) Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında kesin hüküm sebebiyle taraflarca dava açılamaz.
6100 Sayılı HMK; “MADDE 114- (1) Dava şartları şunlardır:
a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.
b) Yargı yolunun caiz olması.
c) Mahkemenin görevli olması.
ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.
d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.
e) Dava takip yetkisine sahip olunması.
f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.
g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.
ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.
h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması. ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.
i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.
(2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.”
HMK’nın yukarıda zikredilen 114/1-i maddesi gereğince aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması dava şartıdır aksi halde başvurunun usulden reddi gerekmektedir.
MADDE 303- (1) Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. (2) Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder. (3) Kesin hüküm, tarafların küllî halefleri hakkında da geçerlidir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/690 E., 2021/299 K. Sayılı ilamında; “Dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hüküm ile çözümlenmemiş olması HMK’nın 114/1-i maddesi uyarınca dava şartıdır. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı ya da yokluğu gerekli olan unsurlardır. Belirtmek gerekir ki, dava şartları davanın açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi için aranan ve kamu düzeni ile ilgili olan zorunlu koşullardır. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.”
Yer verilen karardan ve arabuluculuk kanunu ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen kesin hükme ilişkin maddeler değerlendirildiğinde arabulucu anlaşması ile tazmin edilen dosyalarda tekrar dava açıp veya tahkim yoluna gidilerek zarar tazmini hukuken mümkün değildir.
Tartışmalı husus olarak açıklamak isteriz ki ihtiyari arabuluculuk anlaşması ile zarar tazmini yapıldı ancak sonrasında mağdurun maluliyet oranında artış yaşandı. Bu durumun zarar tazminine etkisi ne olacaktır? Her ne kadar arabuluculuk anlaşması kesin hüküm oluştursa da anlaşma tutanaklarında belirtilen tazminat miktarının hangi maluliyet oranında belirlendiği aktüer hesabı alarak belirlenmektedir. Bu belirleme akabinde alınan adli tıp kurul raporlarında anlaşma tutarında belirlenen maluliyetin daha fazla olduğu tıbbi mütalaa olarak açıklandığında tekrardan başvuru yapılması mümkün hale gelecektir. Ancak önemle belirtmek isteriz ki arabuluculuk ile kapatılan dosyalarda maluliyet artışına ilişkin başvurular yeni yeni yapıldığı ve reddedilip temyiz edildiğinden Yargıtay tarafından emsal oluşturacak kararlar henüz verilmemiştir. Bu duruma açıklık getirip yargılamaların selameti açısından Yargıtay tarafından uygulamaya yön verdirilmesi beklenmektedir.